HÜNKAR HACI BEKTAŞ VELİ (K.S.)
Doğum Tarihi: 1209 Nişabur, (Tarihî Horasan)
Vefat Tarihi: 1271 Hacıbektaş
Sûfilik, Yesevîlik, Kalenderîlik, Hâydarîlik, Bektâşîlik
Bektaşîlik tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Türkmen şeyhi.
Asıl adı Bektaş'tır. Anadolu erenleri arasında önemli bir konumda olan Hacı Bektaş Veli, çeşitli kerametlerinde ötürü Hacı Bektaş Veli adını almıştır. Hacı Bektaş Veli Rum abdallarının pîridir; Diyâr-ı Rûm’un (Anadolu) büyük erenlerindendir. Tarihî şahsiyetini menkıbevîleştiren anlaşılması ve tahlili güç bu dönüşüm süreci, onu daha XIV. yüzyıldan itibaren zamanımızda da bütün gücüyle varlığını koruyan çok önemli bir kültün, Anadolu’daki heterodoks Müslümanlığın merkez şahsiyeti yapmıştır. Mesele, Baba İlyas’ın sayısı oldukça fazla halifelerinin arasından yalnızca bu mütevazı Türkmen babasına nasip olması noktasında odaklanmaktadır. Ne Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ne Yûnus Emre ne de Anadolu’da yaşamış başka hiçbir sûfî onun kadar güçlü bir kutsallaştırmanın konusu olmuştur. Bu bağlamda, bugünkü Hacı Bektaş Veli’nin tarihî Hacı Bektaş Veli’nin vefatıyla doğduğunu söylemek tarihî bir gerçeği ifade etmek olacaktır. Dolayısıyla Hacı Bektâş Veli’yi bu iki paralel (yaşarken ve vefatından sonra) kimliğiyle ele almak zarureti vardır. Ancak yaşadığı dönem ve çevreden hiçbir yazılı kaynak veya belge bugüne intikal etmediğinden onun tarihî hüviyetini belirleyebilmek mitolojik şahsiyetini tahlil etmekten çok daha zordur. Dönemin resmî kronikleri, hatta sûfî kaynaktan bile ondan bahsetmez. Bu bilgi kıtlığı, Hacı Bektaş Veli’yi Türkiye’de zaman zaman siyasî-ideolojik spekülasyonların itibarlı malzemesi haline getirmiştir. Bundan dolayı Hacı Bektaş Veli problemini iyi anlayabilmek için hakkında bilgi veren kaynakların mahiyetinden söz etmek gerekir.
Hacı Bektaş Velî’yi ancak kendi zamanından epeyce sonra yazılmış ikinci dereceden kaynaklardan incelemek mümkündür. Bu kaynakların en eskisi, XIV. yüzyılın ünlü sûfîlerinden Âşık Paşa’nın oğlu Elvan Çelebi’nin Menâkıbü’l-kudsiyye adlı menkıbevî aile tarihidir. Hacı Bektaş Veli’nin şeyhi olup 1239 veya 1240 yılında Selçuklu yönetimine karşı Babaî İsyanı diye bilinen büyük sosyal hareketi gerçekleştiren Vefâî şeyhi Baba İlyâs Horasânî’nin torunu olan bu sûfî şair, eserinde Hacı Bektaş Veli’den kısaca bahsetmesine rağmen çok önemli ipuçları verir.
Hacı Bektaş Veli hakkında ikinci kaynak, vefatından yaklaşık yüz yıl sonra Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin torunu Ulu Ârif Çelebi’nin emriyle Ahmed Eflâkî tarafından kaleme alınan Menâķıbü’l- Arifîn adlı Farsça eserdir. Dönemin Anadolu’su ve Mevlevîliğin tarihi bakımından çok önemli olan bu eserde Hacı Bektaş Veli hakkında kısa bir pasaj vardır. Bu pasaj, hem onun sûfî kimliği hem de öteki kaynakları kontrol etme bakımından büyük değer taşır.
XIV. yüzyıla ait bu iki kaynaktan sonra kronolojik olarak sırayı, Hacı Bektaş Veli adına düzenlenmiş olup XV. yüzyılın son çeyreği içinde kaleme alındığı kesin gibi görünen Menâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektaş Velialır. Eser XV. yüzyılın son çeyreği içinde yazıya geçirilmiş olmakla beraber ihtiva ettiği bilgiler şüphesiz, Hacı Bektaş Veli'nin yaşadığı dönemden itibaren mensuplarının arasında ağızdan ağıza dolaşarak XV. yüzyıla intikal etmiştir. Ayrıca bu eserin Menâkıb-ı Hâce Ahmed-i Yesevî, Menâkıb-ı Lokmân-ı Perende, Menâkıb-ı Ahî Evran ve Menâkıb-ı Seyyid Mahmûd-ı Hayranı gibi XIII. yüzyıldan kalma yazılı kaynakları da vardır. Daha çok Vilâyetnâme-î Hacı Bektaş-ı Veli veya sadece Vilâyetnâme diye tanınan bu eserin ehemmiyeti, Hacı Bektaş Veli'nin tarihî şahsiyetini tesbite yarayacak çok önemli veriler ihtiva etmesinin yanı sıra Bektaşîlik ve Alevîlikte bugün de mevcut olan inançların çoğunun kaynağını oluşturmasından ileri gelir. Dolayısıyla bu çevrelerde yarı kutsal niteliği olan bir kitaptır. Ayrıca Hacı Bektaş Veli’yi Ahmed Yesevî geleneğine bağlayan önemli metinleri içinde bulunduran eser, Hacı Bektâş Veli’nin şahsiyeti ve Bektaşîliğin tarihçesi bakımından tarihî gerçeklerle menkıbelerin birbirine karıştığı değerli bir kaynaktır.
Aynı yüzyılda yaşayan Lâmiî Çelebi’nin Nefehât Tercümesi’nde üç dört cümleyi geçmeyen ifadeleri Hacı Bektaş Veli’nin mistik şahsiyeti hakkında dikkate değer kayıtlar ihtiva eder. XV. yüzyılın sonlarına ait bir başka önemli kaynak ise yine Baba İlyâs-ı Horasânî’nin soyuna mensup bir sûfî tarihçi olan Âşıkpaşazâde’nin Tevârîh-i Âl-i Osman adlı eseridir. Burada müellifin büyük dedesinin halifesi olan Hacı Bektâş Veli’ye dair aile içinden gelen şifahî bilgiler kaydedilmiştir. Bunlar, büyük bir ihtimalle tarihî Hacı Bektâş Veli’yi anlatan gerçeğe en yakın bilgilerdir.
Son olarak XVI. yüzyıldan Taşköprizâde’nin eş-Şeķā’iķu’n-nu’mâniyye adlı eserini de kaydetmek gerekir. Hacı Bektaş Veli bu kitapta diğer kaynakların aksine tam anlamıyla Sünnî bir velî olarak tanıtılır. Sonraki yüzyıllara ait bazı eserlerde de Hacı Bektâş Veli’ye dair bilgilere rastlanır. Ancak bunlar esas olarak adı geçen eserlere ve özellikle Vilâyetnâme ve eş-Şeķā’iķu’n-nu’mâniyye’ye dayanır.
Hacı Bektâş Veli’nin tarihî şahsiyeti ve Anadolu’ya gelmeden önceki hayatı hakkında Vilâyetnâme’de yer alan menkıbevî bilgiler dışında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak onun “Horasan erenleri” diye bilinen Kalenderiyye akımına mensup safîlerden biri, dolayısıyla Horasan Melâmetiyye mektebinden olduğuna muhakkak nazarıyla bakılabilir. Bu sebeple XIII. yüzyılda Cengiz istilâsı sebebiyle Anadolu’ya vuku bulan derviş göçleri arasında, aynı mektebe mensup Yesevî veya daha kuvvetli bir ihtimalle Haydarî dervişlerinden biri olarak Anadolu’ya gelmiş olmalıdır. Burada bugüne kadar gözden kaçan önemli bir nokta, benzeri bütün Türkmen şeyhleri gibi muhtemelen Hacı Bektaş Veli’nin de kendine bağlı bir Türkmen aşiretiyle birlikte Anadolu’ya gelmiş olduğudur. Çünkü genellikle bu aşiretler (Dede Garkın’a bağlı Garkın aşireti örneğinde olduğu gibi) başlarındaki şeyhin adıyla anılıyordu. Nitekim Osmanlı tahrir defterlerine dayalı yeni bir araştırma, Hacı Bektaş Veli’ye bağlı geniş bir Bektaşlı oymağının mevcut olduğunu ortaya koymuştur.
Hacı Bektaş Veli'nin kimliği
Bir milleti millet yapan unsurların başında kültür yer almaktadır. Kültür bir toprak parçası üzerinde milleti meydana getiren maddi ve manevi değerlerin tümüdür. Kültür toplumun kimlik kazanmasında toplumsal değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Türk kültürü kendi kültürel değerlerini yaşatılmasını ve aktarılmasında sağlayan tarihte birçok kişi yetiştirmiştir. Bunlardan birisi de topluma öğretileriyle yol gösteren bir ışık gibi milleti aydınlatan Hacı Bektaş Veli’dir.
Hacı Bektaş Veli 13. yüzyıla damgasını vuran ve kendinden sonraki kuşağa da düşünceleriyle etkisini hissettiren önemli bir isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek düşünce dünyası gerekse inanç önderliği bakımında toplumumuza örnek teşkil eden bir yapıya sahiptir. Hacı Bektaş Veli sadece Anadolu coğrafyasında değil, Balkan coğrafyasında da saygıyla anılan bir önder konumundadır.
Hacı Bektaş Veli’nin çeşitli kaynaklarda doğum ve vefat tarihleri değişik gösterilmektedir. Bazı kaynaklarda doğum tarihi 1242, Anadolu’ya gelişi 1270-1280 yıllan arası, vefat tarihi ise 1337 olarak, bazı kaynaklarda ise doğum tarihi 1209, vefat tarihi 1271 olarak yazılmaktadır. İlk eğitim ve öğrenimini Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi kültür ocağından alarak, çok sayıda bilim adamının yetiştiği Horasan’da engin bir bilgi birikimine ve geniş bir dünya görüşüne sahip olmuştur.
Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişi, Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasi, ekonomik ve kültürel düzenin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir devreye rastlamaktadır.
Hacı Bektaş Veli Kırşehir yöresindeki Suluca Karahöyük’e (Hacımköy) yerleşmiş, Orta Anadolu’yu dolaştıktan sonra Anadolu kültürünü, Anadolu insanının gelenek ve göreneklerini özümseyerek yeni bir bilim ve öğreti merkezi kurmuştur. Burada çok sayıda öğrenci de yetiştiren ve yeniçeri ocağının da piri olarak bilinen Hacı Bektaş Veli Anadolu birliğinin sağlanmasına yardımcı olmuştur. Ortaya koymuş olduğu birleştirici ve yükseltici öğreti her türlü bağnazlıktan uzak, çağa uyan ilkeler haline gelmiştir.
Hacı Bektaş Veli, hakîkat çerağını Anadolu’da yakmış, etrafına topladığı insanlara tasavvufun inceliklerini anlatmıştır. “İnsan-ı kâmil” olmanın, Hakk’a ulaşmanın, dört kapı kırk makamdan geçerek hakîkata kavuşmanın yollarını yetiştirdiği talebelerine öğretmiştir. Sahip olduğu marifet (Allah’ı tanıma) bilgisini dervişlerine anlatarak Allah’ı onlara sevdirmiş, öğrettiği tarîkat âdâb ve erkânına uymalarını talep ederek de onları Allah’a sevdirmek istemiştir. Bir taraftan İlahî aşkı kalplerinde duymaya başlayan, diğer taraftan da nefislerinin arzularına tutsak olmamayı öğrenen dervişler, hakîkat ehlinin davranışlarını göstermişlerdir.
Adını bir düşünce ekolü, bir düşünce insanı olan Hacı Bektaş Veli’den alan üniversitemizin akademik olarak Hacı Bektaş Veli’nin eserlerini, dünya görüşünü ve günümüze olan etkilerini araştırmak başlıca hassasiyetlerimiz arasında yer almaktadır. Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak Hacı Bektaş Veli'nin mirasına, kültürüne, oluşturmuş olduğu temel felsefeye sahip çıkmak ve bunu bir sonraki nesillere aktarmak asli görevlerimizden birisidir.